PAÜ Hastaneleri Romatoloji Bilim Dalı’nda görevli Dr. Öğr. Üyesi Murat Yiğit yaptığı açıklamada şu bilgileri paylaştı: “Artrit, bir veya daha fazla eklemin iltihaplanması veya şişmesi anlamına gelir. Hastaların artrit gelişimi sonrasında şikayetleri tutulum olan eklemde şiddetli ağrı ve tutukluk şeklinde olmaktadır. Artrit romatizmal hastalıklara sahip hastaların en sık başvuru nedenlerinden birisidir. Tanı ve tedavisi doğru yapılmadığı takdirde eklem deformitelerine ve ciddi hareket kısıtlılığına yol açabilmektedir. Eklem tutulum şekilleri romatizmal hastalıklarda değişkenlik gösterebilmektedir. Romatoid artrit hastalığında daha çok el parmakları gibi küçük eklemler baskın olarak tutulmaktayken, ankilozan spondilit hastaları sakroiliak eklem ve omurga tutulumuna bağlı bel ve kalça ağrısıyla polikliniklere başvurabilmektedir. Her yaş grubunda görebildiğimiz romatizmal hastalıklar, eklemlerin yanında, damar, kalp, akciğer, cilt ve böbrek gibi pek çok organı etkileyen kronik ve sistemik hastalıklardır. Eklem tutulumu bazı romatolojik hastalıklarda baskın tutulum olmayabilir. Sadece göz tutulumu, akciğer veya damar tutulumu gibi diğer sistem tutulumlarıyla da hastalar romatizmal hastalık tanısı alabilmektedir. Tanıları çoğu zaman güçtür; belirtiler başka hastalıklarla karışabilir ve bu durum, özellikle romatoloji uzmanlarına erişimin kısıtlı olduğu bölgelerde, tanının gecikmesine neden olur.”
Dr. Öğr. Üyesi Murat Yiğit: “Erken Tanı ve Yaşam Kalitesi İçin Farkındalık Şart”
Her yıl 12 Ekim’de kutlanan Dünya Artrit Gününde, romatizmal hastalıklar konusunda toplumsal farkındalığın artırılması, erken tanı bilincinin güçlendirilmesi ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının teşvik edilmesinin amaçlandığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Murat Yiğit, sözlerine şöyle devam etti. “Romatizmal hastalıklar yalnızca fiziksel ağrıya yol açmamakta; aynı zamanda iş gücü kaybı, psikolojik yük ve ekonomik kayıplar gibi önemli toplumsal sonuçlar da doğurmaktadır. Son 20 yılda romatolojide yaşanan bilimsel ilerlemeler, yeni ilaçların geliştirilmesiyle birlikte tanı ve tedavi olanaklarını önemli ölçüde artırmıştır. Ancak ilaç tedavisi tek başına yeterli değildir; fizyoterapi, doğru beslenme ve düzenli egzersiz sürecin başarısında kilit rol oynar. Romatizmal hastalıklar kronik bir seyir göstermekle birlikte, tedavisiz değildir. Erken tanı, doğru tedavi planlaması ve hasta-hekim iş birliği ile hastaların daha aktif, üretken ve kaliteli bir yaşam sürmeleri mümkündür.” dedi.
